Gıda katkı maddeleri konusunda toplumda kafa karışıklığına yol açan, bireyleri yanlış yönlendiren, zararlı ve kanser yapıcı olduğunu ifade eden, bilim temeline dayanmayan, toplumda şüpheler oluşturabilecek bir takım yazı ve yayınların yazılı ve görsel basında zaman zaman yer aldığını görmekteyiz. Halkın aydınlatılması ve bilinçlendirilmesi açısından gıda konusundaki yayınlar, yararlı olduğu kadar bazen de zararlı olabilmektedir. Gıdaların güvenli üretimi kadar topluma “doğru bilgi” sağlanması da çok değerli ve önemlidir. Bu bakımdan, tüm kesimlerin, toplumun sağlıklı bireylerden oluşması için sorumlulukları bulunmaktadır.
İnsanların dağınık halde yaşadıkları göçebe devirlerinde, gıda maddeleri, çevrelerindeki bitki ve hayvanlardan elde edilmekteydi. Toplumlar göçebelikten yerleşik hayata geçmesiyle özellikle sanayi devriminden sonra gıda maddesi üreticisi ile tüketicisi belirgin olarak birbirinden ayrılmaya ve gıda maddeleri ticareti gelişmeye başlamıştır. Gıda üretimi ve tüketimi sürecinde; teknoloji ile birlikte yeni üretim tekniklerinin gelişmesi, ürünün dayanma süresinin ve kalitesinin arttırılması, verimliliğin arttırılması, kayıpların azaltılması, tüketicilerin yılın tamamında değişen tüketim taleplerinin karşılanması için gıda katkı maddelerinin kullanımını zorunlu hale getirmiştir. Ancak; gıdaların besin değerini yükseltmek ya da hile amacıyla gıdalara katılan maddeler bu gruba girmezler.
Gıda katkı maddelerinin gıdalarda kullanılması insanlık tarihi kadar eskidir. Tarım ürünlerinin bir hasattan sonrakine kadar korunması, et ve balığın tütsülenerek veya tuzlanarak saklanması çok eskilere dayanmaktadır. Mısırlılar renklendiriciler ve aromaları, Romalılar potasyum nitrat, baharatlar ve renklendiricileri gıdaları korumak ve görünümlerini güzelleştirmek için kullanıyorlardı. Gıda katkı maddelerinin tarihsel süreci incelendiğinde; MÖ 3000 yıllarında et ürünlerini kürlemede tuzdan yararlanıldığı, MÖ 900 yıllarında tuz ve odun tütsüsünün gıda saklama yöntemi olarak kullanıldığı, MÖ 1500 yıllarında Mısırlılar tarafından renklendirici kullanıldığı, MÖ 50’lerde baharatlardan lezzet verici olarak yararlanıldığı, Ortaçağda etlere raf ömrünü artırmak için koruyucu amaçla tuz ve tütsünün yanı sıra sonraki zamanlarda nitratın etin rengini olumlu yönde değiştirmek ve botulizmi önlemek için kullanıldığı bilinmektedir. Katkı maddelerinin ticari anlamda işlem görmesine dair ilk kayıt ise 1800’lü yıllarda kalsiyum fosfatlarla olmuştur. On dokuzuncu yüzyılda artık hızlı kentleşme ve teknolojiye bağlı olarak özellikle gıdaları bozulmalara karşı korumak için gıda katkı maddeleri kullanımı yaygınlaşmaya başlamış ve günümüzde bu maddeler gelişen gıda teknolojisinin vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Şefler halen kabartma tozu, kıvam artırıcı ve koşnil gibi boyaları iyi kalitede hammaddeleri güvenli, besleyici ve keyif verici gıdalar haline getirmek için kullanmaktadır.
Son 50 yılda gıda bilim ve teknolojisindeki gelişmeler gıdalarda türlü işlevi yerine getirecek birçok yeni maddenin ortaya çıkarılmasını sağlamıştır. Bu maddeler arasında margarinlerdeki emülgatörler, light ürünlerdeki suni tatlandırıcılar, ürünlerin bozulmasını ve ekşimesini önlerken lezzetin aynı kalmasını sağlayan çok çeşitli koruyucu ve antioksidan sayılabilir.