Günümüzde, özellikle de ülkemizdeki tüketiciler, bilgi kirliliği üzerine oluşturulan bazı kavramlar yüzünden yedikleri ve içtikleri gıda maddelerinden endişe duymaktadır. Tüketiciler, beslenme konusunda yeterli ve doğru bilgiye sahip olmamaları nedeniyle bedensel, ruhsal ve sosyal yönden tehdit altındadır.
Toplumun beslenme bilgi düzeyinin ve bilincinin yetersiz oluşu, bireylerin sağlık durumunu ve kaynakların etkin kullanımını olumsuz olarak etkilenmektedir. Bu durum, sürdürülebilir gıda güvenliği olsa dahi, bir takım hatalı uygulamalara yol açmaktadır. Sonuç olarak, uzun dönemde ülkenin ekonomik ve sosyal yönden olumsuz etkilenmesine neden olmaktadır.
Toplumda belirli bir statüye sahip kişilerin zaman zaman birbiriyle taban tabana zıt bilgiler, fikirler ve yorumlar sunması, insanları hatalı davranışlara yönlendirmekte, şüpheye ve kararsızlığa düşürmektedir. Bunun sonucunda hem birey, hem de o bireyle birlikte bütün toplum olumsuz bir şekilde etkilenmektedir. Yani bilgi kirliliği, insanların doğru bilgiden yararlanmalarını engellemekte ve kişileri yanlış yönlendirmektedir.
Beslenme bilgisinin aktarımında bireylerin doğru ve sağlıklı veriye ulaşımında yaşanan sorunlar; kitle iletişim araçlarıyla halka doğru mesajların verilmemesi, verilen mesajlarda kurumlar ve kişiler arası farklılıklar olması, kullanılan eğitim materyalleri arasında birlikteliğin olmamasıdır. Bilgi kirliliğinin yaşanması sonucunda, halkın sağlığı olumsuz yönde etkilenmektedir.
Beslenme önerileri, bilimsel verilerin ışığında yaşa, cinsiyete ve fizyolojik duruma uygun olarak kanıta dayalı önerilmesi gerekmektedir.
Bu sitede, tüketicilerin yeterli ve dengeli beslenmesi için beslenmenin anahtarları anlatılacak, daha sağlıklı bir yaşam sürmek ve yaşam kalitesini artırmak için bazı beslenme kuralları verilecektir.
Beslenme, sağlığı korumak, geliştirmek ve yaşam kalitesini yükseltmek için vücudun gereksinimi olan besin öğelerini yeterli miktarlarda, çeşitlilikte ve uygun zamanlarda almak için bilinçli yapılması gereken bir davranıştır. Yeterli ve dengeli bir diyet olarak tanımlanabilecek iyi beslenme ile birlikte fiziksel aktivite, sağlıklı olmanın temelini oluşturur.
Kötü beslenme ya da beslenme bozukluğu, bağışıklık sisteminin zayıflamasına, hastalıklara karşı savunmasız hale gelinmesine, fiziksel ve zihinsel gelişimin bozulmasına ve üretkenlik kaybına yol açabilmektedir. Bu durum genellikle yoksulluk, beslenme algısı ve beslenme uygulamalarının doğru olmaması, hijyen ve gıda güvenliğinin yetersiz olmasıyla ortaya çıkmaktadır.
Beslenme bozukluğu, yetersiz beslenme, mikro besin element eksikliği ve şişmanlık (aşırı kiloluluk – obezite)ın genel tanımıdır. Maalesef bu bozukluk, tahmin edilemeyecek yükseklikte ekonomik ve sosyal bedele mal olmaktadır. FAO’nun son tahminlerine göre dünya nüfusunun yüzde 12,5’i (868.000.000 kişi), yetersiz beslenmektedir. Yine dünya çocuklarının yüzde 26’sı büyüme geriliği görülmektedir. 2 milyar insan bir veya birkaç mikro besin element eksikliğinden muzdariptir. Diğer taraftan 500 milyonu şişman olmak üzere, 1,4 milyar insan da aşırı kiloludur. Tüm bu beslenme bozukluklarına, birden fazla şekliyle, her ülkede rastlanabilir. Yetersiz beslenme her yıl 1,5 milyon kadın ve çocuğun ölümüne neden olurken, dünya genelinde artan aşırı kilo ve şişmanlık oranları kanser, kalp hastalığı, inme ve şeker hastalığı gibi hastalıkların daha sık görülmesine neden olmaktadır.
Beslenme bozukluğunun -sosyal maliyetinin ötesinde- üretkenlikteki düşüş ve tedavi harcamaları ile birlikte yıllık dünya gayrisafi hâsılasının %5’i olan 3.5 trilyon US$’lık (12.6 Trilyon TL) (kişi başına 500 US$-1.800 TL) bir maddi bedeli vardır. Söz konusu meblağın tam olarak dökümü yapılmamışsa da; 2010 yılında aşırı kilo ve şişmanlığın risk faktörleri ile birlikte dünyaya maliyeti 1,4 trilyon US$ (5.04 trilyon TL) olarak tahmin edilmiştir. Durum ülkemiz için de alarm vermektedir. Çocuklarımızın %12’sinde büyüme geriliği, %33’ünde kansızlık, %12’sinde vitamin A eksikliği, %61’inde iyot eksikliği gözlemlenmiştir. Yetişkinlerimizin de %29’u şişmandır. İyot eksikliği ve şişmanlık açısından çizelgede listelenen dünya ortalamasından, Almanya ve Hindistan’dan ne denli yüksek oranlarda olduğumuz dikkat çekicidir.
Söz konusu maliyetin düşürülmesi ve daha iyi beslenmeyi sağlayacak gıda sistemleri tarımla başlar. Tarım, bir geçim kaynağı olmanın ötesinde, gıda üretiminin kaynağıdır. Dolayısıyla üretimden işlemeye, depolamaya, taşımaya ve pazarlamaya kadar tüm evrelerde, beslenme bozukluğunun asgariye düşürülmesi açısından önemli role sahiptir.
Aynı ülke içerisinde yetersiz beslenme ve aşırı kilo/obezitenin görülmesi, kötü beslenmenin ‘çifte yükü’ olarak ifade edilmektedir. Daha çok, ekonomisi hızla büyüyen ülkelerde görülen bu duruma ‘beslenme dönüşümü’ de denilmektedir.
Konuya bu çerçeveden bakıldığında, beslenmenin ve beslenme hakkında doğru bilgi edinmenin önemi inkâr edilemez.